Doğunun tanrısız dini: BudizmBarış ve huzur arayanların dini öğretisi Budizm, Tibet'ten Myanmar'a kadar Asya'nın otoriter rejimlerinin tehdidi altında.
Budha kendisinin sadece bir insan olduğunu söylüyor ve hiçbir zaman ilahlık iddisında bulunmuyordu. Fakat öldükten sonra talebeleri onu tanrılaştırarak onun adına tapınaklar kurmuşlar; heykellerini yaparak tapmaya başlamışlardır. Asya’da milyonlarca insan, Nirvana’ya ulaşmak amacıyla her türlü dünyevi isteklerin yok edilmesini öngören Budha’nın yolunu takip etmektedir. Peki gerçek adı Siddharta Gotama olan Budha’nın 250 yıllık öğretisinin özü nedir?
2500 yıl önce Hindistan’da hüküm süren bir hükümdarın oğlu tarafından oluşturulan “Budizm”, günümüzde binlerce insanı peşinden sürüklüyor. Bu din “yaratan”ı kabul etmiyor, dünyanın bir başı ve sonu olduğuna inanmıyor ancak her tür canlıya sonsuz saygı duyulması gerektiğini belirtiyor.
Bugün Batı dünyasında Budizm’i bu denli ilginç kılan en önemli özelliği, felsefi ve barışçıl yanının çok güçlü bir vurguya sahip olması.
Kral Suddhodana ile kraliçe Maya’nın oğlu olarak Hindistan’ın kuzeyinde doğdu. Asıl adı Siddharta Gotama olup sonradan one verilen Budha adı, münevver (aydın), ilhama kavuşan anlamına gelmektedir.
Oğlunun kendisi gibi bir kral olmasını isteyen Suddhodana da onu dine yöneltebilecek her şeyden uak tutmaya çalışır. Hükümdar, onun hayatın acı yönlerini görmesini engellemeye ve zevk içinde yaşatmaya çabalar. Gotama hayattan bekleyebileceği her şeye sahiptir. Hazineler, en iyi eğitim, cariyeler, her türlü eğlence... 16 yaşındayken evlenen Gotama, 29 yaşına gelene dek bu zevk ve sefa içerisinde, saraylar dışındaki hayattan habersiz olarak yaşar.
GERÇEK YAŞAMI FARKETME
Rivayete göre günlerden bir gün, Gotama hizmetçisi ile birlikte bir saraydan diğerine giderken karşısına çok yaşlı, iki büklüm olmuş bir ihtiyar çıkar. Bir süre sonra da hastalıktan eriyip tükenmiş bir adama rastlar. Daha sonra da bir cenazeye şahit olur. Ve son olarak da gezgin bir derviş görür. Gotama, bu yolculukta hayatın zevk ve eğlenceden ibaret olmadığını anlar. Artık hayatın üç acı yanını tanımıştır: yaşlılık, hastalık ve ölüm. Bir de tüm bunlardan uzakta gibi görünen ermiş...
Yeni doğmuş çocuğunu, karısını ve tüm zenginlik ve eğlenceyi geride bırakarak bir gece gizlice saraydan ayrılır.
YENİ BİR DİNİN OLUŞUMU
İlk olarak Meditasyonu ve Atman öğretisini öğrenir. Daha sonraları tanıştığı beş çileci ile beraber uzun müddet çileci bir yaşam yaşar. Çilecilikte ölümün eşiğine gelene dek kendisini zorlar. Buna rağmen aradığı gerçeği bulmaktan çok uzak olduğunu görünce hayal kırıklığına uğrar ve çileciliği bırakır.
Ona göre ne aşırı haz düşkünlüğü, ne de aşırı çilecilik insanoğlunu saf gerçeğe eriştiremezdi. Ama bir yol olmalıydı.
Nihayet 35 yaşındayken Nerancara Nehri kenarında bir incir ağacı altında oturup meditasyon yaptığı sırada zihninin aydınlandığını, ilhama kavuştuğunu söylemiştir. Çok sıkı bir mücadelenin ardından aydınlanmaya ulaşır ve Budha (aydınlanmış kişi) olur.
Bundan sonra öğretisini insanlara anlatmak ve kurtuluş yolunu göstermek üzere vaazlar vermeye başlar. Kendisine mürit olan kişilerce bir dervişlik örgütü kurulur ve böylelikle Budizm doğmuş olur.
80 yaşında ölünceye kadar fikir ve düşüncelerini yaymaya çalışır. Budha’ya göre, Brahman inanışı bozulmuş ve simgesel bir putperestliğe dönüşmüştü. Onu dinleyenler, bu yeni düşüncelere hayran olup ve arkasından gittiler. Böylece Budizm adı verilen yeni bir din meydana geldi.
Budha kendisinin sadece bir insan olduğunu söylüyor ve hiçbir zaman ilahlık iddisında bulunmuyordu. Fakat öldükten sonra talebeleri onu tanrılaştırarak onun adına tapınaklar kurmuşlar; heykellerini yaparak tapmaya başlamışlardır. Böylece, Budizmin putperestleştirildiği söylenebilir.
Budizm konusundaki yanlış anlaşılmaların nedeni ise daha çok tarihsel olaylara dayanır. 19. Yüzyıl’da Doğuda Hristiyanlığı yaymaya çalışan misyonerler buradaki yerel dinleri de incelediler. Ancak bu inanç sistemlerini Batı’ya tanıtırken kendi dinlerine ve mantık anlayışlarına göre yorumlamaya kalktıkları için bir takım önyargı ve yanlışlıkların yayılmasına da neden oldular.
YENİ DİNİN İÇERİĞİ
Budizmde evrensel bir tanrı inancı yoktur. Budistler ise Budha’nın kendisini bir nevi tanrı yerine koymaktadırlar ki politesit Hindu inancından dolayı bunu yaptıkları düşünülebilir.
Budizme inanmış bir kişinin başka canlılara zarar vermekten, hırsızlık yapmaktan, yalan söylemekten, alkol ve uyuşturucu madde almaktan kesinlikle kaçınması gerekir.
Budist rahiplerin saçlarını tıraş etmeleri gerekiyor. Rahiplerin bir kadınla cinsel ilişkiye girmeleri, eğelence amaçlı gösterilerde (tiyatro, sinema vb) bulunmaları kesinlikle yasak. Rahiplerin ayrıca vejeteryan olmaları da şart.
NİRVANA'YA ULAŞMA
Nirvananın kelime anlamı “ateşin sönmesi”dir. Kastedilen ateş ise nefret ve tutku ateşidir. Budha, ateşin kendi yakıtını yakıp tüketmesi gibi tutkuların da insanı yakıp tükettiği üzerine sürekli vurgu yapmıştır. Bu nedenle, isteklerinden arınmış ve karmanın bağlarını koparmış bir kişinin yaşantısına bu ad verilmiştir.
Nirvana Budizm’in en üst noktasıdır. Oraya ancak iyi insanlar varabilir. Ruh orada huzur ve mutluluk bulur. Budizm’de ruhların bir bedenden başka bir bedene geçiş yaparak dünya hayatına devam etmeleri inancı esastır. Olgunlaşma ve ruhun yükselmesi için tekrar tekrar dünya gelerek yeni bedenlerde can bulan insan; nirvanaya ulaştıktan sonra artık evrensel bütünlüğe eriştiği için tekrar dünyaya gelmek “yükünden” kurtulmuş olur.
Nirvanaya varmak için Budha’nın önerdiği “Sekiz Basamaklı Yüce Yol” şöyle tanımlanır:
1. samyag-drişti: tam görüş
2. samyag-samkalpa: tam anlayış
3. samyag-vak: doğru konuşma
4. samyag-karmanta: tam davranış
5. samyag-ajiva: doğru yaşam tarzı
6. samyag-uyayama: tam uygulama
7. samyag-smriti: tam bilinçlilik
8. samyag-samadhi: tam uyanıklılık
Budizmdeki dört esas düşünce:
1. Hayat, ıstırap ile doludur. Zevk ve sefa, bir hayal, bir aldatıcı rüyadır. Doğum, ihtiyarlık, hastalık ve ölüm de acı bir ıstıraptır.
2. Bu ıstıraplardan kurtuluşa mani olan şey, bilgisizlik yüzünden kapıldığımız hevesler ve ne olursa olsun ‘yaşamak’ arzumuzdur.
3. Istırabı yenmek için, bütün geçici heveslere birlikte ‘muhakkak yaşamak’ arzusunu da terk etmek gerekir.
4. Yaşama hevesinin sönmesi ile, insan rahata kavuşur. Bu hale “Nirvana” ismi verilmektedir. Nirvana hiçbir hevesi ve ihtirası olmayan bir insanın, dünya zevklerinden elini çekerek kutsal istirahata kavuşması demektir.
Budha, Brahman (Hindu) inanışındaki bütün sınıfları reddeder. Brahman sınıfının otoritesini tanımaz ve onlara ayrı bir üstünlük vermez. Bütün insanları eşit sayar ve onlara aynı hakları verir. Brahmanlardaki paryaları bağrına basar. Ancak insanların çok kusurları olduğunu ve ancak aza kanaat ederek, kimseye fenalık yapmayarak, oruç tutarak bu günahlardan kurtulacaklarını telkin eder.