2
...
gerçeğe ermiş kişi de öyledir:
eyleme geçmeksizin etkisini sürdürür.
konuşmadan öğretmeği uygular.
bütün varlıklar ortaya çıkar,
onların hiçbirinden
kendini uzak tutmaz.
üretir, ama kendinin kılmaz.
etkilidir, ama herşeyi elinden çıkarır.
iş yapılıp bittiğinde,
artık onun üzerinde durmaz.
hiç yalnız kalmaması da
hiçbir şeyin üzerinde durmadığı içindir.
7
gök bengidir, yer kalıcıdır.
bengi ve kalıcıdır onlar:
çünkü kendileri için yaşamazlar.
sürekli yaşayabilmelerinin nedeni budur.
gerçeğe ermiş kişi de öyledir:
kendini önemsemez,
ben'i artar.
kendinden vazgeçer,
ben'i korunur.
kendisi için bir şey istemez;
bu yüzden değil midir
özünün bir bütün olması?
24
ayak parmakları üzerinde dikilen,
yere sağlam basamaz.
bacakları açık ayakta duran,
ileriye gidemez.
parlaklık dileyen,
aydınlanamaz.
önemli kişi olmak isteyen,
göz kamaştıramaz.
kendini öven,
işini yapıp bitiremez.
üstünlük taslayan
yücelemez.
tao için, mutfak artığı,
ya da azmış yara gibidir o.
bütün yaratıklar tüksinir ondan.
onun içindir ki: tao'su olan,
böyleleriyle oyalanmaz.
43
yeryüzündeki en yumuşak şey,
yeryüzündeki en sert şeyi geride bırakır.
en küçük çatlağı olmayan şeyin bile
içine sızar yokluk.
bundan anlarsın eyleme geçmemenin değerini.
sözcük kullanmadan öğretmeyi,
eyleme geçmemenin değerini
çok az kişi kavrar yeryüzünde.
49
gerçeğe ermiş kişinin kendi yüreği yoktur;
kamunun yüreğini kendi yüreği yapar o.
"iyilere karşı iyiyim,
iyi olmayanlara karşı da iyiyim,
çünkü yaşam iyiliktir.
bağlılığı olanlara da olmayanlara da
bağlılığım var benim
çünkü yaşam bağlılıktır."
gerçeğe ermiş kişi,
çok durgun bir yaşam sürer acunda.
insanlar arar onu, sözlerini şaşarak dinlerler;
o ise kendi çocuğu sayar bütün insanları.
64
durgun olan, kolayca kavranabilir.
daha ortaya çıkmamış olan,
kolayca düşünülebilir.
gevrekliğini daha yitirmemiş olan,
kolayca kırılabilir.
küçüklüğünü daha yitirmemiş olan,
kolayca ortalığa saçılabilir.
daha ortada olmayan üstüne
çalışman gerekir.
karışıklığa daha düşmemiş olanı
düzene koymalı insan.
gövdesi bir kulaç kalınlıkta bir ağaç,
kıl gibi ince bir yapraktan gelişir.
dokuz katlı bir kulenin yapımı,
küçük bir toprak yığını ile başlar.
ayakların ucundan başlar,
bin millik bir yolculuk.
eyleme geçen yıkar.
sıkı tutan yitirir.
gerçeğe ermiş kişi,
eyleme kalkışmadığı için hiçbir şeyi yıkmaz;
sıkı tutmadığı için, hiçbir şeyi yitirmez.
insan, işini yürütür de,
tam bitirecekken bozar.
başlangıcın olduğu denli bitirişin de
üzerine titresen,
hiçbir şey bozulmaz.
gerçeğe ermiş kişi'nin tutumu şudur:
ister ki, istekleri olmasın.
elde edilmesi güç nesnelerde gözü yoktur.
öğrenmemeği öğrenir.
çoğunluğu yanından geçtiğine sırtını döner.
böylece, varlıkların doğal gidişine yardım eder;
eyleme yeltenmez.
70
hem anlamak kolaydır benim sözlerimi
hem uygulamak.
ne var ki hiç kimse anlayıp
uygulamıyor onları.
sözcüklerin bir atası,
işlerin bir yapımcısı vardır.
bunu anlamadıkları için,
beni de anlamıyorlar.
benim gerçek değerim
ender anlaşılır olmamdır.
onun için: gerçeğe ermiş kişi'nin
sırtında aba vardır ama yüreğinde cevher.
76
insan yaşama katıldığında
yumuşak ve güçsüz,
öldüğünde ise
sert ve güçlüdür.
bitkiler yaşama katıldıklarında
yumuşak ve körpe,
öldüklerinde ise
kuru ve serttirler.
onun için: sert ile güçlü ölümün,
yumuşak ile güçsüz ise
yaşamın yoldaşlarıdır.
bu yüzdendir ki pusatlar
güçlüyken utku kazanmaz.
ağaç sağlamken kesilir.
güçlü ile büyük altta,
güçsüz ile yumuşak üsttedir.
81
doğru sözler güzel değildir;
güzel sözler doğru değildir.
yetenek kandırmaz;
kandırma yetenekli değildir.
bilge bilgili değildir;
bilgin bilge değildir.
gerçeğe ermiş kişi iyelik istemez.
başkaları için ne denli çok şey yaparsa,
iyeliği o denli artar.
başkalarına ne denli çok şey verirse,
o denli çok şey kendisinin olur.
gök'ün tao'su 'zarar vermeden ilerletmek'tir;
gerçeğe ermiş kişi'nin tao'su,
kavga etmeden etkili olmaktır.